• Yönetici
  •  
    Web Tasarım & Kurumsal E-Mail & Kurumsal Yazılım & İp Santral  
     

SULTAN KADIN

Seveceğiniz hikayeler.
Cevapla
Sizinsayfaniz
Mesajlar: 0
Kayıt: Sal Oca 02, 2024 1:28 pm
İletişim:

SULTAN KADIN

Mesaj gönderen Sizinsayfaniz »

Herkesin kendine göre bir İstanbul’u var. Kimine göre peygamberimizin övdüğü, fethini müjde verdiği kutlu bir şehir. Kimine göre sahabesi ve evliyası bol şehir. Kimine göre de nice ana kuzularını yutan, ocakları karartan şehir. İstanbul! Nice umutlar taşındı sana diyar diyar, uzak yakın demeden. Nice sevdalar yangın oldu, yürekler dağlandı. Tükendi bir bir umutlar; ama sen ama sen yine gelme diyemedin. Çünkü; sen güzeldin, güzel olmayı sevdin. Sevilmek ise senin adındı. Gecen başka, gündüzün bir başka güzeldi. Yıldızlar kandil gibi süslerdi karanlık gecelerini; ama sen, ama sen yine karanlık sokaklarında tükenişlere dur diyemedin.

O da bir umut diye düşmüştü senin yollarına. Ardına bakmadan ayrılmıştı ana ocağından. Fakat, neden gurbete çıktığını kendisi de bilmiyordu. Yaradan’dan sonra bir kale gibi sığındığı erkeğinin peşi sıra düşmüştü gurbet yollarına. İşte böyle başladı onun hayat hikayesi...

İlk zamanlar şehrin güzelliği çarpmıştı Sultan kadını. Deniz görmüştü uçsuz bucaksız; üzerinde nasılda nazlı nazlı sallanıyordu gemiler. Martıların balıklarla raks edişini ve birde masallarda dinlediği Kız Kulesi'ni görmüştü. Camileri vardı; duruşları heybetli. Hele asmalı köprüsü ne de yakışmıştı gerdanına inciler takmış genç kızlar gibi. Yüksek binaları vardı buraların, göğe doğru tırmanmış. Kıyameti andıran kalabalıklar gördü. Kısa zamanda çok şey görmüş ve duymuştu.

Sanki bir rüya gibiydi hayat. Fakat rüyalarında bir sonu olduğunu bilemedi Sultan kadın.
Hayat hemen gerçek yüzünü göstermişti. Çileyle kazandıkları varlıklar gün be gün kayboluyordu hayatın aynasında. Önceleri iyiden iyiye giden işleri bir bir bozulmaya başladı. Her geçen gün hayat biraz daha öğütüyordu umutlarını. Ve bir gün yalnızlığın dipsiz karanlıklarında buldu kendi. Çığlıkları kayboldu İstanbul’un sessiz kalabalığında.

Nedense sadakatle bağlı olduğu erkeği terk etmişti önce onu. Bir gece uykusuz ve korkulu bekleyişin ardından 7 çocukla kalakalmıştı hayatın kıyısında sahipsiz. Artık hayatın kahır dolu yükünü bundan sonra tek başına sırtlayarak götürecekti. Çökmüş omuzları, ezilmiş yüreği, yıkılmış hayalleri, tükenmiş umutlarla dolu bedenine inat hayata tutunmaya çalışırken gördüm bir gün onu. Ümraniye Kazım Karabekir mahallesinde yıkık dökük bir evde yaşamak adına dik durmaya çalışıyordu Sultan kadın.

Komşularından duymuş, yoksul ve kimsesizlere belediyelerin yardım yaptığını. Utana sıkıla geldiği devlet kapısında nasıl ne şekilde karşılanacaktı bilmiyordu. Çekingen tavırlarla geldiği yanı başıma, kimi ve ne aradığını sordum. “Hangi kaybettiğimi sorayım?” diye güldü yüzü. Ama baharı anımsatan gülüşün ardında yürekleri titreten fırtınalar esiyordu. Gözlerinden boşalacak sağanak yağmurlara inat, kirpiklerini inatla sıkıyor akmasına izin vermiyordu kırgın bakışlı gözler. “Günlerdir açız! Ne olur bize biraz yardım edin!” diye yalvardı kahır dolu yürek. Önce dinlenin dedim. “Gün ola harman ola, dualar müşterek ola. Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler”.

“Hayat neden bu kadar acımasız?” diye sordu Sultan kadın. Gözleri artık dinlemiyordu kendisini, yanaklarına doğru yüreğini acıtarak akıyordu gözyaşları. “15 yıl önce Bingöl’den büyük hayaller kurarak geldik bu şehre. Bir çok ilçe gezip dolaştık durduk. Ne aradık bende bilmiyordum. Halen olmuş başımızı sokacak bir evimiz bile yok diye başladı sözlerine. Eşim bir gece ansızın ardına bakmadan bir başka kadınla 7 çocuğumuz ve beni yapayalnız İstanbul’un karanlık sokaklarında bırakarak kaçtı dedi. Neye ve kime nasıl güvenecektim, günlerce ağlayarak düşünüp durdum. Sonra ben neyse bu yavrucaklar aç ve susuz nasıl yaşayacaktı? Onları kim sahiplenecekti? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey artık hayatın bu ağır yükünü taşıyamayacağım. Gün oluyor aç aç uyuyor, gün oluyor bir lokma ekmeğe kırk kapı dolaşıyorum. Babalık bu kadar ucuz mu?” diye hayıflandı çatlamış dudakları.

Kan rengine dönen mahzun gözlerinde nefret en acımasızlığıyla görünüyordu. “Ben bir kadınım; belki güçsüz görürler ama vicdansız ve merhametsiz bulamazlar. Çünkü; ben bir anayım, yürek doluyum” dedi Sultan kadın. Söyleyin babalara, bu kadar yüreksiz olmasınlar. Hayatın kıyısında biçareleri koyup kaçmasınlar. Onların tükenişlerine seyirci kalmasınlar. Söyleyin babalara! emanete ihanet etmesinler; analarından emanetiniz, emanetimdir diye aldıkları kadınları kurtlar sofrasına atmasınlar. Söyleyin babalara! hayatı çocuklarının küçük ama, kocaman yüreklerinde arasınlar!..”

Gerisini getiremedi Sultan kadın. Acıyan kalbine yavrusunun başını bastırarak durdurmaya çalışmıştı. Gerekli mercilere nasıl başvurulması gerektiği konusunda yol yordam gösterdim. Umut dolu heybelerinin yanına azık olarak biraz ekmek, biraz da katık olsun diye yiyecek bir şeyler koydum. Duayla, minnetle ayrılmıştı Sultan kadın.

Sevgili dostlar, her birimizin yanı başında nice hayata kırgın ama onun en acımasız şartlarına inat ve azimle direnmeye çalışan kahraman yürekler var. Gelin çevirelim başımızı, uzatalım elimizi bir umut filizi de biz dikelim. Umutlar yaşasın; ocaklar sönmesin.
Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir