• Yönetici
  •  
    Web Tasarım & Kurumsal E-Mail & Kurumsal Yazılım & İp Santral  
     

KUYRUKLU YILDIZ

Seveceğiniz hikayeler.
Cevapla
Sizinsayfaniz
Mesajlar: 0
Kayıt: Sal Oca 02, 2024 1:28 pm
İletişim:

KUYRUKLU YILDIZ

Mesaj gönderen Sizinsayfaniz »

Yağmur, esir aldığı şehri yeni serbest bırakmış, Güneş bulutların arasından çıkıp çıkmamakta kararsız ihtişamlı şehri izlemekteydi. O sabah penceresinden bakan insanlar güneşin bu çekingen tavrına rağmen günün iyi geçeceğini anlamışlardı. Mutluluk kimilerine sabahın erken saatlerinde kendini belli etmişti. Ama mutluluk zaman ve mekan farklı olduğunda hep var olmuyordu, öyle anlar vardı ki, ne sıcak ne soğuk ne güneş, acıya engel olamıyordu bu büyülü şehirde bile. Bu şehir öyle bir şehirdi ki o muhteşem görüntüsünün altında nice zindanlar saklıyordu. Nice aşklara mezar olmuş hikayelerin, baş kahramanıydı bu şehir. Bu şehir ki nice ülkelerin yıkılışına, nice hükümetlerin bitişine nice yuvaların ve aşkların yok oluşuna tanık ve neden olmuştu. O masum, kendine hayran bırakan görüntüsünün altında, sarayların kıskanç cariyelerini taşıyordu ruhunda. Hep o sevilecekti, hep ona hayran kalınacaktı, en güzel şarkılar onun için bestelenecek, şiirler onun için dile getirilecekti. Bu şehir İstanbul’du.........İstanbul, o gece kendisini uzun yıllardan sonra görmeye gelecek aşkına hazırlıyordu. En güzel şalını giymişti. Üstünde binlerce yıldız olan lacivert şalını.

*
uzun yıllardan sonra tekrar gelmişlerdi İstanbul’a, adam elindeki bavulu, yıllarca bir çok ayrılığa, nice kavuşmalara tanık olmuş, garın emektar yolunda sürmeye başladı, bir eli ile de yaşlı kadının elini sıkıca tutuyordu, Birlikte martıların sesinin geldiği yöne baktılar, her şey sanki yetmiş iki yıl önceki gibiydi. Deniz yine mavi, martılar yine üzerinde dans ediyorlardı. Gözleri birbirine değdi ikisinin. Bir damla yaş akıyordu yaşlı kadının yanağından, ama gülümsüyordu. Adam yavaşça eliyle kadının yanağından akan gözyaşını sildi, eli bir süre öylece kaldı kadının yanağında... Yolun kenarından yürüyerek denizi seyrettiler, bir an olsun elleri ellerinden ayrılmadı. Şu an düşünecekleri en son şeydi ayrılık. Yıllarca ülke ülke dolaşmışlar, aşklarının doğduğu şehrin ve bu şehrin beslediği anıların özlemi içinde yaşamışlardı. Hiç çocukları olmadı ama çocukları gibi sevdiler İstanbul’u, onca sene sadece bir kez geldiler. Uzun yola dayanamıyordu kadın, hem astımı vardı hem de artık diğer hastalıklarını önemsiz yapan bir hastalığı. Onlarca doktor gezdiler ama hepsinin söylediği aynıydı......


Uzun bir otobüs yolculuğundan sonra gelebildiler sahildeki parka, yetmiş iki sene önce burada tanışmışlardı, ilk kez kalplerinin şu anki gibi attığını o zaman anlamışlardı. Adam ilerdeki saat kulesini gösterip, kulenin yanında , eski lunaparkın yerinde duran büyük binayı işaret etti. Saat kulesine bakarken kadını ilk kez masumca öptüğü geceyi hatırladı, birde ilk işe başladığı zamanı, bu saat yüzünden geç kalmıştı ilk iş randevusuna. Kadının gözü başka yerdeydi, ilerde sandallarla gezen insanlara bakıyordu, onlarda kaç kez geçmişlerdi bu sahilden sandallarla, sonra ileride mendil satan çocukları gördü, çocuklar insanların peşinden koşuyor, ağlıyor yalvarırcasına mendil satmaya çalışıyorlardı, bu çocuklar yoktu eskiden diye düşündü , içinde var olan ağrısı bir kat daha arttı. Değişmişti İstanbul, onlara aşklarını armağan eden şehir değildi sanki burası, kendileri gitgide yaşlanırken İstanbul gençleşmişti, daha alımlı daha süslü gözüküyordu sanki, ama yüzüne tonlarca boya sürülmüş, masumiyeti alınmış uzak doğu kızları gibi.

Saatlerce bankta oturup her gördükleri şehir izlerinden bir anı çıkardılar, kah güldüler kah birlikte ağladılar, kadın adamın gözyaşını adam kadının gözyaşını sildi, yıllarca olduğu gibi. Adam doğduğu şehrin bu kadar değişmiş olduğuna üzülürken bu garip değişime tanık olmadığı içinde mutluydu. Kadın çantasından çıkardığı eski resme bakıp, sonra şöyle bir etrafına baktı. Onca yolu, onun için geldikleri şehir değildi burası. Değişmeyen her iz onları mutlu etmeye yetmişti yinede, bir ara yanlarına tavşanıyla bir adam geldi, fal baktırdılar tavşana, çıkan yazı pek onlara göre değildi, evlilik var diyordu ama yinede mutlu oldular bu değişmeyen eski anıya. Evliliklerinin tam yetmişinci yılında idiler, aşkı tatmalarının da yetmiş ikinci yılı. Yine tam bu günde tanışmışlardı, kuyruklu yıldızın İstanbul’u son ziyaretinde....


İstanbul en güzel kokusunu sürünmüş en güzel giysilerini giymişti o gece, dolunay başında bir taç gibi duruyordu bu cazibeli şehrin, yıldızlar bu tacın sanki taşlarıydı. Balıkçılar o gece balığın çok olacağını düşünüyorlardı ve denizin üzerine birer oyuncak kayık gibi yayılmışlardı sandallarıyla, sandallar yakamozları delerken, dalgalar kıyıya vuruyor , rüzgar bir nefes gibi okşuyordu İstanbul’u, sevgililer parklarda birbirlerine sarılmış geleceği düşünüyorlardı, umut dolu. Yetmiş iki sene önceki gibi....


Kadın, başını adamın omzuna koymuş eskiden kalma bir şarkı söylüyordu nihavend makamında, adam sessizce eşlik ediyordu kadına. Elleri birbirine kenetlemiş, aynı noktaya bakıyorlar aynı şeyleri düşünüyorlardı. Burada başlayan o aşk dolu hayatları bir film gibi geçiyordu gözlerinden, farklı ülkelerde yaşadıkları o mutlu günler onları yine başlangıca getirmişti. Yetmiş iki sene önce yıldızın İstanbul’dan geçtiği güne

İstanbul ellerini uzattı sevgilisine, yıldız bir öpücük kondurup öylece kayıp gitti uzaklara, İstanbul yine aldanmıştı, elleri yine boşluğu yakaladı. Sanki onca bitirdiği hayatların öcünü alıyordu yıldız ondan, kayıp giderken uzaklara....

Gözleri yıldızı izledi öylece adamın, kadının gözleri kapalı, cansız elleri adamın avuçlarındaydı, adam bir öpücük kondurdu kadının aralık dudaklarına, bu gecenin son gece olduğu biliyorlardı, bir başlangıcın ve sonun olduğu içlerine doğmuştu sanki, onca yolu bu sonun bir başlangıç olabilmesi için gelmişlerdi. Onca sevgi dolu geçen hayatlarının sonunda ayrılığa da bir başlangıç gibi başlamak istiyorlardı.Adam sımsıkı sarıldı kadına. Yakında kavuşacaklarının vermiş olduğu mutlulukla gözünden akan gözyaşını sildi. Kadının söylediği o nihavend şarkı şimdi uzaklarda yankılanıyordu.

Şimdi uzaklardasın gönül hicranla doldu,
hiç ayrılamam derken kavuşmak hayal oldu
Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir