• Yönetici
  •  
    Web Tasarım & Kurumsal E-Mail & Kurumsal Yazılım & İp Santral  
     

ROMEO DEDİLER

Seveceğiniz hikayeler.
Cevapla
Sizinsayfaniz
Mesajlar: 0
Kayıt: Sal Oca 02, 2024 1:28 pm
İletişim:

ROMEO DEDİLER

Mesaj gönderen Sizinsayfaniz »

Hatırlıyor musun!.. seninle ilk karşılaştığımızda cayır cayır ortalık yanmıştı. Güzelliğini görünce deli gibi kalbim dört nala fırlayıp sonra frenleyememişti de; kalbine çarpıp şangır şungur dağılmıştı ayaklarının önüne. Eğilip toplayacaktım parçalarını yüreğimin, gözün gözümde kilitlenmiş ve ben yardıma muhtaç hale gelmiştim eğilemedim.

Bu benim ilk kazamdı ve suni teneffüse bile zaman kalmamıştı. Sana bir sır vereyim dünya böyle bir kazaya daha hiç rastlamamıştı.

Sonra gülümsedin birdenbire; biliyordum ki acemiliğime gülüyordun.
Biraz mahçup bir halde yüzümün kızartılarını saklarken yavaş yavaş sen yanıma gelmiştin. Ve o ilk kelimen;merhaba....

Aman Allah’ım merhaba dedi duydunuz mu bana?!..İnanamıyorum kulaklarım çınlıyordu,..bir anda çıldıran çizgi film kahramanları gibi çenem yere yapışmış ben kafamın üstün de sek sek oynuyordum çevrende!..
Kendime geldiğimde titrek bir sesle ancak cevap verdim mmeerhaba!.
İçimden farklı bir gezeğende oturduğuna dair şüphelerim vardı,ya da seni ailen farklı bir kalıpla yaratıp sonra o kalıbı kırmıştı.

Tüm bunları düşünürken yürüyelim dedin!..yine şüphelendim. Evet dedim bir anda demesine de,...
Ya uzak bir gezeğende oturuyorsan?!..
Yürüyerek yarım saat alır mı orası?!..
Dönüşte ya yolu bulamazsam!..
Tüm bunları düşünürken bovling topu gibi kafamın içindekileri dağıtan o kelime her şeyi silmişti.
Senden çok hoşlanıyorum!.
Bu kelime sihir gibi bir şeydi!..bir anda yüreğimizin kraliyet sarayında Johann Strauss un Tales from the vienna woods parçası çalıyor ve ağır çekimde bakışlarımız vals yapıyordu...senden çok hoşlanıyorum!.... senden çok!.. senden!.. s.....
Sanki içime bir çiy damlası düşüp titretmişti!..baharlar bu kelime hatırına serilmişti yolumuza, sanki çiçekler kar gibi yağıyordu başımıza.
Bir kuş tutup ellerimizden uçurmuştu sanki gökyüzüne. O seni ilk evine bıraktığım günü hatırlıyor musun?..sanki uzun yıllar öncesinden tanışıp aşık olmuş ayrılamamıştık. Bir türlü elin kapıya gitmiyor bana bakıyordun bende içimden dualara başlamıştım, biraz daha beklemeni istiyordum yüzüne uzun uzun bakmak,...gözlerinde farklı anlamlar keşfetmek ve deli gibi sarılıp ayrılmamak istiyordum.

On beş dakika öylece birbirimize bakmıştık,belki de yaklaşan araba sesi olmasa sabaha kadar bakışırdık. Sonra sen parmaklarının ucunu öptün ve bana atarmış gibi yaptın; ben öpücüğü havada yakalayıp ağzıma atarmış gibi yapıp yuttum. Sen eve girdin ben gecenin ıssız sokaklarında yola koyuldum. Hafif yağmur yağıyordu ve ben Frank Sinatra tarzıyla Sıngın ın the rain parçasını mırıldanarak deli gibi ıslanıyordum.

Sabaha kalkamayınca hastalandığımı ev halkı anlamış, nane limon kaynatmışlardı bense yüksek ateşten hala şarkı söylüyordum. Hatta bir ara anneme: “Aney Frank amcanın şarkısı bu bildin mi kız dedim”!.. annemin kafasında soru işaretleriyle dolu o şaşkın bakışını hatırlıyorum. Evet!..bildim bu bizim köyde karşı evde oturan Süleyman’ın oğlu değil mi diyerek beni oldukça şaşırtmıştı.
Sahi nereden bildi?.

Her neyse fazlasına hastalığım müsaade etmediği için artık üstelemedim ve o gün iyice bir uyku çektim. Ertesi sabah annem elinde telefonum beni uyandırmıştı!.. “Frank amcanın kızı seni arıyor” diyerek telefonu bana uzattı.

Anlamıştım bu sendin. “Bebişim nasilsin”!.. “Ne oldu merak ettim”,... “Kıyamam sana”,.. “Beni çok korkuttun”!. neyin var! gibi beş dakikada tüm güzel kelimeleri sarf etmiştin, bense kanatlanip uçmuştum. Bu laflardan sonra bir ömür yagmurlarda dolaşip hastalanmayi da kafaya koymuştum.

“Ulan hasta olmaz mıyım ben sana be”!...
Annem hemen atıldı lafa “tövbe!..tövbe”!...
Sonra hatırlıyor musun? o gün buluşup kentin loş ışıklı parkında oturup geleceğin temellerini çiziyorduk. Sen eve dönünce krallar gibi karşılayacaktın beni bende her akşam o çok sevdiğin çikolatalarla seni kandıracaktım. Zaten şimdiden alışmıştın telefon edip uğramamı istediğinde;ben sorardım hayatım ne istiyorsun?.. Sen hemen aynı çikolatayı ima ederek “Hani uzun beyaz şey var ya canim”!..derdin. Hemen hazırlanır çıkardım seni kapıda görünce sormadan uzatıp verirdim. Artık günler peri masalı ötesindeydi,..seni gördüğüm her anda yeniden aşık oluyordum. Ve hiçbir zaman bu masalın bitmemesini diliyordum. Artık tüm günlerimde her umutlar yaşantılar Beethoven in Elise parçası tadında gidiyordu. Her anımızda sanki bir mühür gibi şarkılar mutluluğumuzu simgeliyordu,...hatırlıyor musun!. bazen annemleşir “Evet Sinatra bizim köyde oturuyor” derdin ama bilmiyordun Frank amcanın kızı sendin!.. Yıllar sevgimizden hiçbir şey eksiltmemişti,..seninle gurur duyuyordum, zorlu dünyada kolayımdın tek sevdiğimdin;benliğimde bir ömür hayatı başlatan o güzel kelimen vardı MERHABA!....işte onun gibi bir şeydin.

Seninle koca seneleri mühürlemiştik belki de çoktan zamanı geldi dediğimiz bir yüzükle kendimizi bin ömre hapsettiğimiz o günü hatırlıyor musun!.... Hayalimizdeki gibi her akşam sana çikolata alıyordum sonra unutmuş gibi yaptığım ve beni uzun süre kapıda bıraktığın zamanlarına kızmıyorum. “Bebişim aç kapiyi vallahi aldim işte bak”!...
“konuşsana çikolata”?..
“Hayatım kapıyı açarsan gerçekten görürsün bu konuşmayan çok tatlı bir çikolata”!..
.........!!!

Bu kelimelerimden sonra kapı yavaşça açılır önce eller uzatılır çikolatayı verince boynuma atılırdın. Elbiselerimi bir kenara bıraktıktan sonra kedi gibi sana çaktırmadan mutfağın yolunu tutardım. Sonra arkamdan mutfağa girip de “çek elini yemekten” demen yok mu!. Ben küsmüş gibi yapip dizerimin üstünde bildigim yemek şarkilarini söylerken arkamdan gülerek “tamam ben şimdi hazirlarim çikolata söyledi sen çok açmişsin bu gün”kelimesini söyleyene kadar susmazdım. Bundan sonra hayatımız yıllarca aynı tatta geçmişti bir iki değişiklik bizi de yakalamıştı belki hazırlıksız ama ben bu değişiklikleri çok seviyordum. Örneğin senin gibi bir kızımız vardı eve her dönüşümde hiçbir şey sormadan artık kapı açılıyordu ve karşımda senin ellerinin yanında iki minik el daha bekliyordu... Marketçi seviniyordu hasılatını belki de sayemde ikiye katlamıştı. Sana bir sır vereyim mi sen hala bilmiyorsun belki ama kızın senin babanın Frank amca olduğunu biliyor artık. Fakat köyde oturduğuna inanmadı. Sana doğum gününde söylemeyi düşünüyoruz. Seni çok seviyoruz. (Kırılan aynanın maske denemeleri/İsimsiz rüyalar/ )
Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir